Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) "futbolda şike" kumpasında yer aldıkları gerekçesiyle 38 eski savcı ve hakim hakkında düzenlenen iddianamede, şüpheli Mehmet Berk'in 88,5 yıla, Zekeriya Öz'ün ise 86,5 yıla kadar hapsi istendi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ayhan Memük tarafından hazırlanan iddianamede, eski Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ve eski Fenerbahçe Yöneticisi İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun avukatları tarafından 38 eski hakim ve savcı hakkında şikayet dilekçesi verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulunun (HSK) da kovuşturma izni verdiği belirtildi.
İddianamede, HSK'nin 24 Ağustos 2016'daki FETÖ ile ilgili tespit ve değerlendirmelerine yer verildi. Buna göre HSK, "FETÖ/PDY mensubu olup, itirafçı yahut gizli tanık sıfatıyla ifadelerine başvurulan bazı hakim ve savcıların beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, her birinin hayatlarının farklı dönemlerinde FETÖ/PDY militanları ile muhatap oldukları, örgütün öncelikli hedefinin devletin askeriye, adliye ve mülkiye kadrolarına yerleşmek olduğu, kendilerinin de bu amaç doğrultusunda örgütün yargıdaki eleman ihtiyacını karşılamak üzere yetiştirildikleri" değerlendirmesinde bulundu.
FETÖ'nün, usulsüz yargılama işlemleri ile yaptığı haksızlıklara "yargının kararı" veya "takdiri" denilerek karşı çıkılmasını engellendiğini, operasyonlar karşısında "bağımsız yargı, inceleyip karar versin" denilerek haksızlığa meşruluk kılıfı sağladığını belirten HSK, değerlendirmesinde, "Yıllarca süren yargılamalar sonucunda gerçeğin ortaya çıkması halinde bile kimsenin yargı eliyle işlenen haksızlığın peşine düşmediği anlaşılmıştır. Silahlı terör örgütünün, yargının ne kadar büyük bir güç olduğunu, yargıyı etkili ve operasyonel şekilde kullanmak suretiyle yapılamayacak hiçbir şey olmadığını ve her şeyi sınırsızca yapılabileceği görülmüştür. Özel yetkili mahkemeler, örgütün elinde tüm toplumu dizayn edecek bir silaha dönüşmüştür." tespitine yer verdi.
İddianamede, yargının, devlet ve toplum hayatında kesin belirleyici ve son karar verici olmasının örgütün işini kolaylaştırdığı ve örgütün yargıyı her açıdan etkin bir silah olarak kullandığı vurgulandı.
Örgütün sadece rakiplerini bertaraf etmek için değil, siyaseti tanzim etmek, siyasi partilerin yönetimlerini değiştirmek, toplumdaki etkinliğini artırmak, toplumu kontrol etmek, herkesle ilgili bilgi toplamak, ticari faaliyet alanlarını ve kamu kurumlarını ele geçirmek, hatta hükümeti yıkmak ve kendi felsefesine uygun bir siyasi yapı oluşturmak içinde bir araç olarak kullandığı anlatılan iddianamede, yargıyı araç olarak kullanan örgütün Futbol camiasına da nüfuz ederek bu alanda etkinlik kurmak istediği kaydedildi.
Örgütün geniş taraftar kitlesi bulunan Fenerbahçe Spor Kulübü ile dönemin Kulüp Başkanı Aziz Yıldırım'ı hedef olarak seçtiği belirtilen iddianamede, Isparta Cumhuriyet Başsavcılığında ele geçirilen bir belgede, Aziz Yıldırım'ın din ile ilgisi bulunmadığından bahsedilirken, FETÖ'nün, Yıldırım'ı sözde dini argümanlar kullanan terör örgütü İBDA/C üyesi olduğundan bahisle istihbari mahiyette dinlediği anlatıldı.
İddianamede, örgütün 3 Temmuz 2011'de düzenlediği kamuoyunda "futbolda şike" olarak bilinen operasyon ile Aziz Yıldırım'ı tutukladığı, operasyon kapsamında gözaltına alınan şüphelilerden bazılarına "Aziz Yıldırım'ı ver kurtul." şeklinde aleyhinde ifade vermek için yönlendirdiği aktarılarak, bu şekilde örgütün yargı yoluyla Fenerbahçe Kulübünü ele geçirerek Aziz Yıldırım'ı tasfiye etmek istediği vurgulandı.
İddianamede, şüphelilerden eski savcı Fikret Seçen'in, 3 Aralık 2011'de düzenlediği basın toplantısında, dosyada yayın yasağı ve kısıtlama kararı bulunduğu halde iddianameyi açıklayarak kamuoyunu etkilemeye yönelik algı yarattığı değerlendirmesi yapıldı.
Şüpheliler eski savcılar Zekeriya Öz ve Mehmet Berk'in, örgüt üyesi kolluk görevlileriyle fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek, ceza hukukunun evrensel ilkelerinden olan "Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesine aykırı olarak, işlendiği tarihte yasalarda suç olarak düzenlenmeyen şike ve teşvik primi eylemleri hakkında müştekiler hakkında soruşturma yürüttüğü belirtilen iddianamede, şüpheliler Berk ve Öz'ün, Aziz Yıldırım hakkında kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller bulunmamasına karşın yönetmeliğe aykırı olarak mahkemeden iletişimin tespiti talebinde bulundukları kaydedildi.
İddianamede, "Söz konusu soruşturmada CMK 153. madde kapsamında kısıtlama kararı olduğu halde şüphelilerin ifadelerini, teknik takip ve iletişim kayıtlarını basın mensuplarıyla paylaşarak, soruşturmanın toplumda kabul görmesi için algı operasyonu yürüttükleri, şike ve teşvik suçu işlenmiş gibi gösterilmek suretiyle masumiyet karinesini ihlal ettikleri, soruşturma dosyasında olmayan fakat kamuoyunda büyük yankı uyandıracak dezenformasyon niteliğindeki bilgileri örgüt mensubu gazetecilere servis ettikleri anlaşılmıştır." denildi.
Şüpheli Zekeriya Öz'ün soruşturma kapsamında daha önceden verilen dinleme kararı sonrasında, günlük olağan görüşme yapan kişiler hakkında yeniden tedbir talebinde bulunduğu ve Aziz Yıldırım, İlhan Yüksel Ekşioğlu, Tamer Yelkovan, Ali Kıratlı, Cemil Turhan, Şekip Mosturoğlu, Murat Öztürk, Ahmet Çelebi, Alaeddin Yıldırım ve Sami Dinç'i soruşturmaya dahil ettiği anlatılan iddianamede, şüpheli Mehmet Berk'in de aynı şekildeki dinleme kararıyla Mehmet Yenice, Abdullah Başak, Yavuz Ağırgöl, Hasan Çetinkaya ve Serkan Acar’ı soruşturma kapsamına aldığı aktarıldı.
İddianamede, şüpheli Mehmet Berk'in, soruşturma aşamasında gizli tanıklar ortaya çıkararak ya da diğer mahkemelerde yapılan yargılamalarda yer alan gizli tanık beyanlarını soruşturma dosyası ile irtibatlandırmak suretiyle kişilerin suçlu olduğu algısını yaratmaya çalıştığı değerlendirildi.
İddianamede, "Şüpheli Mehmet Berk, 92 şüpheli hakkında iddianame düzenleyip 103 şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vererek toplumda adil yargılama yapıldığı izlenimi uyandırmak amacıyla baştan beri soruşturma ile ilgisi olmadığı bilinen çok sayıda kişiyi soruşturmaya dahil edip usule aykırı delil oluşturmaya çalışmıştır." tespitinde bulunuldu.
Yargılamanın yapıldığı mahkemenin başkanı Mehmet Ekinci'nin de suçla ilgisi olmayan kişiler hakkında, ayrıca yasaya aykırı olarak Aziz Yıldırım'ı dinlemek için Fenerbahçe Kulübü adına kayıtlı telefonlar hakkında iletişimin tespiti kararı verdiği anlatılan iddianamede, İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun soyut ve basmakalıp gerekçelerle bir yıl tutukluluğunu devam ettirdiği, yasa değişikliğine rağmen bazı isimlerin tutukluluk hallerini 2 ila 6 ay süreyle devam ettirdiği kaydedildi.
İddianamede, şüpheli Ekinci’nin yargılama aşamasındaki sanık taleplerini dosyanın geldiği aşama, mevcut delil durumu dikkate alındığında davanın esasına etkisi olmayacağı, davayı sürüncemede bırakacağı gibi soyut gerekçelerle reddettiği, tek yanlı yargılama yaptığı ve telefon tapelerini esas alarak sanıkların mahkumiyetine karar verdiği belirtildi.
Şüpheli Mehmet Ekinci'nin, kolluk tarafından düzenlenen fezleke ile iddianameyi aynen hükme esas alarak FETÖ'nün gerçekleştirmek istediği amaç doğrultusunda karara dönüştürdüğü değerlendirilmesinde bulunulan iddianamede, Ekinci'nin gerekçeli kararda, hukuki üslubun dışına çıkarak sanıklar ile alay edercesine cümleler kullandığı anlatıldı.
İddianamede, şüpheli Mehmet Berk'in "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "haberleşmenin gizliliğini ihlal", "görevi kötüye kullanma", "gizliliğin ihlali", "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği", "özel hayatın gizliliğini ihlal", "ihmali davranışla görevi kötüye kullanma" suçlarından 26 yıl 6 aydan 88 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Şüpheli Zekeriya Öz'ün "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme", "gizliliğin ihlali", "haberleşmenin ihlali", "görevi kötüye kullanma", "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği", "özel hayatın gizliliğini ihlal" suçlarından 21 yıl 9 aydan 86 yıl 6 aya kadar hapsi istenen iddianamade, şüpheli Mehmet Ekinci'nin "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "haberleşmenin gizliliğini ihlal", "görevi kötüye kullanma" suçlarından 13 yıl 10 aydan 43 yıla kadar hapsi öngörüldü.
Şüpheliler Cihan Kansız ve Fikret Seçen hakkında "görevi kötüye kullanma" suçundan ayrı ayrı 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası talep edilen iddianamede, Bülent Kınay hakkında "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "görevi kötüye kullanma" ve "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçlarından 13 yıl 8 aydan 52 yıl 6 aya kadar, şüpheli Ömer Diken’in de benzer suçlardan 31 yıla kadar hapsi istendi.
İddianamede, diğer şüpheliler Aytekin Özanlı, Birol Bilen, Davut Bedir, Dursun Ali Gündoğdu, Eşref Aksu, Fatih Mehmet Uslu, Gökmen Demircan, Hadi Çağdır, Hikmet Şen, Hüseyin Kaplan, Hüsnü Çalmuk, İbrahim Balık, Mehmet Erdoğan, Mehmet Hamzaçebi, Mehmet Karababa, Mehmet Uğurlu, Menekşe Uyar, Mesut Özcan, Metin Özçelik, Murat Üründü, Mustafa Boz, Muzaffer İren, Nalan Can, Nurullah Çınar, Osman Kaya, Resul Çakır, Savaş Çelik, Sedat Sami Haşıloğlu, Seyfettin Mermerci, Vedat Dalda, Yakup Hakan Günay’ın "görevi kötüye kullanma", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme", "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 31 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezasına çarptırılmaları talep edildi.
Son soruşturmanın açılması talebiyle iddianame, Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Mahkeme, son soruşturmanın açılmasını kabul ederse, şüpheliler suça konu görev yaptıkları zaman birinci sınıf ve savcı oldukları için Yargıtayda yargılanacak.