İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada ifade veren Koç, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün 37. Başkanı olarak mahkeme huzurunda bulunduğunu söyledi.
Koç, bugünün sadece Türk futbolunda değil, Türkiye tarihinde önemli bir dönüm noktası olduğunu belirterek, 3 Temmuz 2011'de Türk futbolunda sözde "temizlik" yapılacağı iddialarıyla Fenerbahçe Spor Kulübü, kulübün Başkanı Aziz Yıldırım, yöneticileri, profesyonel çalışanları ve bazı sporcularına yönelik bir dizi operasyon gerçekleştirildiğini ifade etti.
Bunların illegal bir örgütün, Fenerbahçe'yi ve futbol camiasını ele geçirmek için gerçekleştirdiği hukuksuz operasyonlar olduğunu anlatan Koç, bu durumun mahkeme kararlarıyla da tespit edildiğini kaydetti.
Koç, soruşturmanın henüz başında, henüz ifadeler dahi alınmadan, dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün haddini ve yetkisini aşarak, gözaltıların olduğu gün "19 maçta şike ve teşvik primi tespit ettik" şeklinde bir açıklama yaptığına dikkati çekti.
Bu açıklamanın tam da FETÖ'nün hedeflediği gibi "ateş olmayan yerden duman çıkmaz, bakın emniyet tespit etmiş" şeklindeki değerlendirmelerle basında yer aldığını anlatan Koç, şunları söyledi:
"Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım henüz ifade dahi vermeden, hastane kontrollerinde ev adresi olarak, sanki tutuklu yargılanmasına karar verilmiş gibi, Metris Cezaevi yazılmıştır. Bunlar daha soruşturmanın en başında yaşadığımız masumiyet karinesi gibi en temel hukuk kurallarının bile tamamen yok sayıldığının göstergelerinden sadece birkaçıdır. Türk sporunun en önemli değerlerinden biri olan Fenerbahçemiz, her aşaması nakış gibi işlenen büyük bir oyunla ele geçirilmeye çalışılmıştır. "
Ali Koç, kulübün, Aziz Yıldırım'ın ve kulüp yöneticilerinin medya önünde adeta linç edildiğini ve haksızlıkların gün geçtikçe daha da şiddetlendiğini belirterek, sadece yargı, emniyet ve medya üçgeninde değil, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve UEFA nezdinde uğradıkları haksız tavırların da senaryonun kusursuz birer parçası olarak tarihteki yerini aldığını vurguladı.
Buradan bir parantez de TFF'ye açmak gerektiğini anlatan Koç, şunları kaydetti:
"Asli görevlerinden bir tanesi Türk futbolunun marka değerini korumak ve daha yukarılara çıkarmak olan bu kurum, o dönem Avrupa futbolunun yükselen yıldızı olan Fenerbahçe'ye maruz görülen haksızlıklara göz yummakla kalmamış, üzerine bu büyük oyunun bir paydaşı haline dönüşmüştür. Dönemin TFF Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri de Fenerbahçemize karşı yapılan bu operasyonların kimi bilerek kimi de bilmeyerek parçası olmuşlardır."
Polis fezlekesinde her biri sadece iddia olarak yer alan tüm belge ve dokümanların anbean UEFA'ya rapor edildiğini belirten Koç, bu yönlendirmeler neticesinde UEFA'nın Fenerbahçe hakkında yanlış ve aleyhte kararlar tesis ettiğini söyledi.
Koç, federasyonun çabalarıyla davaya bakan savcıyla görüştürülmek üzere Türkiye'ye çağrılan UEFA müfettişi Pierre Cornu'nun ziyareti sırasında, "Fenerbahçe'nin yüzde 1 bile şike yapmama ihtimali var mıdır?" sorusuna TFF yetkililerinin "Fenerbahçe yüzde 100 şike yapmıştır" cevabını verdiğini aktardı.
Koç, o dönemde Fenerbahçe'nin hukuksuzluk yaptığı iddiasıyla Avrupa'ya gönderilmediğini belirterek, "Madem öyle, şike yaptığımızı düşünüyorsanız bizi alt lige düşürün" şeklindeki meydan okumalarının ise reddedildiğini söyledi.
Ali Koç, o dönemde yürürlükte olan Türkiye Futbol Federasyonu Futbol Disiplin Talimatının 58. Maddesine göre müsabakanın sonucunun hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilenmesi veya buna teşebbüs edilmesi halinde kulüplerin küme düşme ile cezalandırıldığına vurgu yaparak, başta Fenerbahçe olmak üzere neredeyse tüm spor camiasının karşı çıkmasına rağmen o süreçte söz konusu talimatın değiştirilip teşebbüs halinde kulüplere ceza verilmemesine hükmedildiğini ifade etti.
Burada açıkça Fenerbahçe'nin, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında yer alan en yüksek kademeli ligden düşmesinin istenmediğini belirten Koç, "Çünkü bu operasyonu yapanların asıl amacı Süper Ligdeki Fenerbahçe Spor Kulübünü ele geçirmekti. Zira Fenerbahçemizin bir alt lige düşürülmesi halinde futbol camiasına amaçlandığı şekilde etkin giriş yapılamayacaktı." dedi.
Koç, Fenerbahçe'nin şike kumpası sürecinde telafi edilmesi imkansız maddi ve manevi zararlara uğratıldığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"UEFA Şampiyonlar Ligi’ne gidemediğimiz için katılım payı, performansa dayalı ödüller, bilet satış gelirleri, kombine kart satış hasılat gelirleri, reklam ve ürün satış hasılat gelirlerini kaybederek sadece o yıl için toplamda yaklaşık olarak 54 milyon avro zarara uğradık. Bu kayıplara ilave olarak kadromuzda yer alan ve pek çok üst düzey kulübün peşinden koştuğu uluslararası çapta 5 oyuncumuzu satmak zorunda kaldık. Zira, kulübe kaynak yaratılması gerekiyordu. Halka açık olan şirketimizin hisselerinde de yadsınamayacak şekilde düşüş yaşanmıştır."
Koç, Fenerbahçe Futbol AŞ'nin kumpas öncesi 1 Temmuz 2011'de piyasa değerinin 1 milyar 771 milyon 425 bin lira iken kumpastan bir ay sonra 10 Ağustos 2011'de piyasa değerinin 907 milyon 475 bin liraya düştüğünü anlattı.
Bu rakamlar ışığında Fenerbahçe Futbol AŞ'nin sadece bir aylık süreçte görmüş olduğu değer kaybının 863 milyon 950 bin lira olduğuna dikkati çeken Koç, "Bunun tek sebebi kumpastır." dedi.
Koç, tüm bunlar nedeniyle kulübün 2011-2012 sezonu başta olmak üzere devam eden sezonlardaki kayıplarının tarif edilemez boyutta olduğunu aktardı.
Şike kumpasından olumsuz etkilenen tek kulübün Fenerbahçe olmadığını dile getiren Koç, "3 Temmuz operasyonu Türk futbolu, hatta Türk sporu için kötü bir dönüm noktasıdır. Bu operasyonun Türk sporuna verdiği zararları o dönemde tüm spor kamuoyunu Fenerbahçe Spor Kulübü olarak defalarca 'Aynı gemideyiz' diyerek uyarmıştık. Bugün 3 Temmuz sürecinin spor kulüplerimiz, Türk futbolu ve taraftarlar yani milyonlarca vatandaşımız üzerinde yarattığı tahribatı onlarca yıl tamir etmek mümkün değildir." dedi.
Koç, Fenerbahçe'nin uğradığı manevi zararlara da yer verdiği ifadesinde, şunları söyledi:
"Camiamızın uğradığı manevi zararlar, ölçülmesi mümkün olmayan boyutlardadır. Her şeyden önemlisi Fenerbahçe ile 'şike' kelimesi kumpas ile yan yana getirilerek Fenerbahçe'nin tertemiz tarihine ve marka değerine zarar verilmiştir. Soruşturma üzerinde gizlilik kararı olmasına rağmen örgütün gazeteleri ve televizyonlarına kara propaganda amacıyla halihazırda yargılanan hakimlerden, savcılardan ve polislerden gelen belgeler servis edilip, Fenerbahçe hakkında 'şikeci takım' imajı yaratılmaya çalışılmıştır. O dönem kimse bu hukuksuzluğu durdurmamış ya da durduramamıştır. Kulübümüz henüz yargılama bile başlamamışken evvela kamuoyu nezdinde mahkum edilmeye çalışılmıştır. Fenerbahçemize gerçekleştirilen operasyon ile ayrıca toplumsal bir ayrışma amaçlanmış ve diğer camiaların Fenerbahçe'den nefret etmesi sağlanmaya çalışılmıştır."
Fenerbahçe Spor Kulübünün en büyük gücünün taraftarları olduğunu anlatan Koç, "Genci, yaşlısı ile yurt içinde ve yurt dışında yaklaşık 30 milyon taraftara sahip bir camia olup, medyada yaratılmış olan algı operasyonu sonucunda henüz belirli takımlara gönül vermemiş olan yeni nesillerin Fenerbahçe sevgisi taşımalarının önüne geçilmiştir." dedi.
Fenerbahçe camiasının tek başına 3 Temmuz kumpasına karşı dik durduğunu, belirten Ali Koç, şöyle konuştu:
"Başkanımız Aziz Yıldırım, Fetullahçı Terör Örgütü Fenerbahçe’yi tarumar etmek için tüm gücüyle saldırırken daha ilk günden tarihe geçen sözlerini söylemiştir. 'Ne şikesi memleket elden gidiyor' diyerek bu örgütün asıl amacını resmen ifşa etmiştir. O gün Başkanımızın uyarısını, Fenerbahçe'nin haykırışını dikkate almayanlar, rüzgara göre hareket edenler, daha sonra haklı olduğumuzu kabul etmek zorunda kalmışlardır. Bu kumpas, ülkemizin hukuk, adalet, polis teşkilatı, medya başta olmak üzere tüm damarlarına sızmış FETÖ tarafından devletin imkanları kullanılarak organize edilmiş ve hayata geçirilmiştir."
"Camiamız, başkanımızın liderliğinde taraftarlarımız, sporcularımız ve yönetimimizle ülkemizin geleceğinde önemli yeri olan büyük bir direniş gerçekleştirmiştir" diyen Koç, ifadesinde şunları kaydetti:
"Bu direnişin önemi, FETÖ yapılanmasına karşı duran ilk camia olmamızdan kaynaklıdır. O gün camiamızın verdiği örnek mücadele, FETÖ'nün ilk defa başarısızlığa uğramasını sağlamıştır. FETÖ, kumpaslarındaki ilk hüsranını Fenerbahçe camiasının bu direnişiyle yaşamıştır. Bu başarısızlık, 2011 sonrasında teşebbüs ettiği Türkiye’yi tamamen ele geçirme operasyonu olan 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi hain saldırılarda da başarısız olmasının fitilini ateşlemiştir. 3 Temmuz direnişi, Türkiye'nin topyekün direnişinin kilometre taşı olmuştur. Biz Fenerbahçe camiası olarak FETÖ ile mücadelede milat olarak 3 Temmuz'u kabul etmekteyiz. Geçmişte başkanımızı, yöneticilerimizi, kısacası Fenerbahçe ile alakalı kişileri soruşturan savcılar ve onlara ceza veren, cezayı onayan hakimler bugün ya firari konumdadır ya da soruşturulmakta, yargılanmaktadır."
Ali Koç, Fenerbahçe Spor Kulübünün 37. başkanı olarak, hem Fenerbahçe Spor Kulübü Derneği ve iştirakleri adına, hem de şahsı ve yönetim kurulu üyeleri adına sanıklardan şikayetçi olduklarını belirterek, "Sanıkların en ağır ceza ile cezalandırılmaları ile birlikte asılsız 'şike' iddialarıyla Fenerbahçemize sürülen kara lekenin temizlenebilmesini teminen, kurulan hain kumpasın, mahkemenizce verilecek karar yoluyla tarihe tescilini saygılarımla talep ederim. Fenerbahçe tertemiz bir tarihe sahiptir. Şike yapmamıştır, asla da yapmaz."
Ali Koç'un ardından, müşteki Olgun Aydın (Peker) söz aldı.
Bu davaya örgüt lideri olarak başladığını ve yüzlerce maçı manipüle etmekle suçlandığını belirten Aydın, "O davada bana ancak silahsız örgüt kurmaktan ceza verebildiler. Son mahkemede ondan da beraat ettim, kesinleşti. İnşallah 16 Temmuz'da haksız yargılanan tüm insanlar beraat edecektir." dedi.
Duruşmada daha sonra başka suçtan tutuklu sanık Mehmet Baransu, söz almak ve Ali Koç'un beyanına karşı beyanda bulunmak istedi.
Mahkeme Başkanı Ömer Yıldırım, Ali Koç'un müşteki Fenerbahçe'yi temsilen beyanda bulunduğunu, tüzel kişilik sayıldığını, bu nedenle onun ifadesine karşı sanıkların beyanda bulunamayacağını ve soru soramayacağını söyledi.
Sanık Baransu ise beyanda bulunmakta ısrar etmesi üzerine Mahkeme Başkanının talimatıyla duruşma salonundan çıkarıldı.
Mahkeme Başkanı Yıldırım da daha sonra duruşma salonundakilere hitaben şunları söyledi:
"Biz yargı olarak FETÖ ile her ne pahasına olursa olsun değil, hukuk sınırı içinde mücadele ediyoruz. Heyetimle 2 yıldır her türlü manipülasyona karşı bile hukukun dışına çıkmadan hakları korumaya gayret ediyoruz. Biz hiçbir zaman FETÖ'cülerin yaptığı gibi savunma hakkını kısıtlayacak eylemlere girmedik. Sayın Ali Koç her yönlü değerlendirme yaptı. Biz heyet olarak önümüzde oynanan oyunları görüyoruz. Ama kuruyu yaştan ayırmak da bizim görevimiz. Bizim amacımız masumu bulmak. Sonsuz tahammül göstererek yargılama yaptık bugüne kadar. Ciddi bir çaba içindeyiz. Bunun bilinmesini istiyorum."
Duruşmaya öğle arası verilmesiyle birlikte Ali Koç ve yönetim kurulu üyeleri duruşma salonundan çıktı.
Koç, duruşma salonunun yakınındaki lojmanlarda kalan Fenerbahçe formalı çocukların kendisi çağırması üzerine o tarafa gitti. Çocuklara hediye veren Koç, fotoğraf isteklerini de kırmayarak birlikte hatıra fotoğrafı çektirdi.