Mustafa Sapmaz - AKŞAM | Merak edilen şu. Galatasaray Avrupa'daki performansını nasıl oluyor da Türkiye'de yansıtamıyor? Bunu bireysel oyuncu yetersizliğine bağlayamazsınız. Mesela sağ bekte Yedlin oynadığı veya Alpaslan, Luyindama'nın yerine tercih edilmediği için kötü oynamıyor Galatasaray. Avrupa maçı sonrası temposu düştüğüyle de ilgili açıklayamayız. Öyle olsa puan kayıpları sadece Avrupa maçı dönüşlerinde olur. Peki neden?
Türkiye liginde şampiyonluğa oynayan takımlar doğası gereği topa hükmeden takım olmak zorunda. Galatasaray da topa hükmediyor. Burada sorun yok. Sorun Galatasaray'ın topa hükmettiği bu oyunda pas oyununu etkili oynayacak bir kadrosunun olmaması. Hızlı, rakip arkasına koşu atabilen oyuncular var. Fakat topa basıp, oyunu yönlendirecek, tempoyu ayarlayacak, pasa ritim vererek rakibin boşluklarını bulacak oyuncular değil bunlar. Böyle olunca Galatasaray tipik bir kontratak takımına dönüşüyor.
Karşısında kendisinin Avrupa'da oynadığı oyunu oynayan rakiplerle karşılaştığında, doğal olarak rakip sahada fazla boş alan bulamıyor. Kerem her koşusunda ikili markajda kalıyor, Feghouli ikili mücadelelerde güçsüz kalıyor, onların ortasında oynayan hangi forvet olursa olsun (dün Diagne'ydi) takımdan bağımsız oynayan bir oyuncuya dönüşüyor. Yoksa sayısal olarak üstünlük kurdukları hücum setleri oynuyorlar. Etkili paslaşamıyorlar.
Oysa Avrupa'da böyle bir sorunu yok Galatasaray'ın. Kompakt bir oyunla rakip arkasına koşular bu takıma uygun. Avrupa ile Türkiye arasındaki fark bu. Bir de vücut dili olarak Galatasaraylı futbolcular şampiyonluğa olan inancını kaybetmiş. Son söz de maçın golüne. Dün Fajr'ın Muslera sakatlığında attığı gol, endüstrileşen futbolun gerçeği. Yoksa futbolun amatör ruhunu yaşamışlar, o topu auta atmasını bekler. Muslera için büyük talihsizlikti. Geçmiş olsun.
Reha Kapsal - FOTOMAÇ | Bir yanda Avrupa'da çok başarılı grafiğiyle mart ayını garantileyen Galatasaray, diğer tarafta düşme potasından kurtulmak isteyen son haftaların formda takımı Sivasspor… Lider Trabzonspor'un 3 puan kaybettiği haftada, Galatasaray'ın üst sıralara tutunabilmesi adına galibiyet alması şarttı.
Dün akşamki karşılaşmayı üç ana başlıkta değerlendirebiliriz. 1- Ümit Öztürk'ün böyle bir maça atanması… Galatasaray için erken bir eşik olarak görünen Sivas deplasmanına, Ümit Öztürk'ün atanması MHK adına hataydı. Ümit Öztürk, her iki takım lehine ve aleyhine verdiği kararlarla ne kadar yanlış bir tercih olduğunu gösterdi. 2- Luyindama… Haftalardır oynamayan, top tekniği kötü, saha içi konsantrasyonu eksik, formsuz ve dağınık bir futbolcu. En önemlisi kafa olarak da hazır değil. Marcao'nun sakatlığı nedeniyle kadroya alındı. Yaptığı basit hata ve Muslera'yı sakatlaması Galatasaray'a pahalıya maloldu. Sivasspor yenilgisinin baş sorumlusu Luyindama oldu.
3- Fatih Terim'in konsantrasyon eksikliği… Avrupa'da ve Süper Lig'de farklı oyun felsefeleri tercih ediyor. Galatasaray'ın özellikle ligde topa sahip olma konusunda geçmiş 15 haftada yaşadığı sıkıntılar, hem set hücumda hem de üretkenlikte fazla varlık gösterememesi net bir şekilde görünüyordu. Sivasspor gibi yüzde 44'le ligin en az topa sahip olan üç takımından birine karşı Galatasaray'ın kadrosunda iki tane top becerisi ve tekniği yüksek oyuncu vardı. Feghouli ve Cicaldau… Bu durumda Avrupa'da olduğu gibi topu talep etmeden rakibe vermek ve kendi kalenize yakın derinlemesine bir savunmayla oynamak, burada kazanılan toplarla hızlı hücuma çıkması gerekirdi.
Sarı-kırmızılılarda hem stoperlerin, hem de orta sahadaki Berkan ve Taylan gibi topla becerisi yüksek olmayan oyuncularla rakibe baskı yapıp, tempoyu yükseltecek gücü yoktu. Oyuna akıl ve fark koyacak kaliteli ayaklar olmadığından ilk ve ikinci yarıda topa çok fazla sahip olmasına rağmen, pozisyon zenginliği istenen seviyede olmadı sarı-kırmızılılar adına. Zaten geçmiş maçlarda, kendi stadında ve seyircisi önünde de gol pozisyonuna girmekte ve gol üretmekte istenen seviyeye ulaşamamıştı. Çünkü top ayağınızda olduğunda yapılacak iş farklı, topu rakibe bıraktığınızda yapılacak işler farklıdır. Rakibin çalışmadığı, düşünmediği, alışık olmadığı, istemediği şeyleri saha içinde yaptırmak önemlidir.
Şansal Büyüka - Milliyet | Maçtan çok, hiç kuşkusuz maçın tek golü konuşulacak. Muslera’nın sakatlanıp yerde yattığı pozisyonda Yattabare, “kolay”ı seçip asist yapacağına, “olay”ı seçip topu dışarı atsa, Dünya Fair- Play ödülü kazanırdı. Yattabare devam etti, asist yaptı, Faysal Fajr’ın golüyle Sivas maçı kazandı.
Türkiye’de futbol ikliminin bu kadar hoyrat olduğu, herkesin birbirinin gözünü oyduğu, “Kazan da nasıl kazanırsan kazan” anlayışının iliğimize-kemiğimize kadar işlediği bir ortamda elbette Yatabare‘ye “Topu niye dışarı atmadın?” deme hakkımız ve şansımız yok. Sonuçta Yatabare de bu hoyrat iklimin, bu acımasız ortamın figürlerinden biri... Bir de işin diğer tarafı var... Golden önce, Luyindama’nın bütün ağırlığına rağmen top yüzde yüz kontrolu altındaydı. Muslera niye çıkarsın bu topa, boş yere kaleni niye terk edersin? Sonuçta Muslera hatasından hem gol geldi hem Muslera gitti. Geçmiş olsun, umarım en hafif şekilde atlatır.
Kazanan Sivasspor’un, kaybeden Galatasaray‘dan daha iyi olduğu bir maç değildi. Hele ilk yarıyı düşünürsek, kendi sahasında acemiler gibi çırpınan bir Sivas takımı vardı. “Üzüm üzüme baka baka kararır” misali, Galatasaray’ın da, Sivas takımından pek farkı yoktu.İlk yarı sonunda aklımızda kalan, önce Feghouli’nin sonra Kerem’in kaleci Ali Şaşal‘a takılan şutlarıydı. Galatasaray’ın Feghouli ile gelen bu ilk şutunun da, ancak ilk otuz dakikanın bitiminde geldiğini söyleyelim. Öylesine durgun, bitik bir ilk yarı izledik.Bu berbat futbol anlayışına, hakem Ümit Öztürk’de uydu. Her pozisyonda çaldı, ama her pozisyonda...İlk yarının sonucu: Sivasspor sıfır... Galatasaray sıfır... Hakem Ümit Öztürk sıfır... Sonuç : 0-0...
İkinci yarı ehh işte... Sivas biraz hareketlendi, Galatasaray kalesini ziyaret etmeye başladı. Gradel‘le yokladı, önce Kerem’in, sonra Erdoğan’ın gollük şutlarını Muslera karşıladı. Galatasaray, hızlı Kerem‘in yanına Halil‘i kattı, Mustafa‘yı aldı. Emre Kılınç‘la uzaktan yokladı, hepsi nafile... Karambol oldu, karışıklık oldu, tek pozisyon olmadı. Maç boyunca çoğu defa seyirci penaltı diye ayağa kalktı. Bizim ülkede herkesin penaltısı kendine göre... Çoğunun penaltı ile uzaktan-yatkından ilgisi yoktu. Penaltı çalınacaksa, tek pozisyona çalınmalıydı. İkinci yarıda Sivas stoperi Guatis‘in Diagne’yi üstten-alttan bozması, penaltı çağırışımı yapan tek pozisyondu.
Sivasspor’un kazanmasına rağmen iyi olmadığı, Galatasaray‘ın Sivas‘tan daha kötü olmadığı maçın sonucunu adeta bir “kaza kurşunu” belirledi.Ancak şu gerçeği unutmayalım: Fatih Terim’siz üçüncü maç... 2 beraberlik, 1 mağlubiyet, 7 kayıp puan... Fatih Terim susmalı ve sahada olmalı...Galatasaray çıkarları bunu gerektiriyor.
Bülent Timurlenk - SABAH | Galatasaray oyundan düşmüş, Muslera iki net pozisyonu önlemişti. Her maç mutlaka bir bireysel hatası olan, yerine Nelsson alınan, haftalarca tribünde oturan Luyindama'yı, Marcao'nun yokluğunda sahaya süren Galatasaray teknik heyetinin elinde Alpaslan da var. (Golün öncesinde Diagne'ye yapılan penaltıda VAR odasında uyuyan Arda Kardeşler…) Ama dünkü mağlubiyeti getiren gol değil, öncesinde Muslera'yı katlanamayan diziyle soyunma odasına gönderen hata bir sezona bedel olabilir. Hem ligde hem Avrupa'da...
Roma'dan sonra Sivas'ta roller değişecekti, değişti. Galatasaray, Lazio olmuş Sivas da Galatasaray. İlk yarıda %72 topa sahip olup rakip ceza sahasında sadece 5 kez topla buluşabilen ve 1 pozisyona giren Galatasaray'ın problemi belli: Set hücum oynayan takımlara karşı Berkan, Taylan rakibi kovalar ama oyun oynamaya niyetli olan taraf G.Saray ise bu 2 oyuncunun yapabildiği topu Luyindama'ya ve Nelsson'a vermekten ötesi değil. Kısacası ikisinin yaptığı işi bir oyuncu yapmalı.
Feghouli'nin yürüdüğü, Kerem'in ilk 45'ten sonra tükendiği maçı geç gelen değişikliklerle Halil ve Emre Kılınç gibi hücum etmeyi 30 metreden şut çekmek sanan iki güçsüz futbolcuyla oynamak mağlubiyeti getirdi. Galatasaray lig yarışında yok. Olacak gibi de değil. Ama Avrupa'daki iddiası için Muslera'dan gelecek iyi bir habere ihtiyacı var. Sivasspor çıkıştaydı. Dün ilk yarıda değil ama ikinci yarıda aynı Lazio gibi Galatasaray'ın sağ kanadını çok yordular. Gol belki rakibin hatasından geldi ama hatayı kovalıyorlardı. Galarasaray bonservisine 8 milyon Euro ödeyip bir de kontratını uzattığı Luyindama'yı, ocak ayından sonra kadroda tutar mı! Tutmamalı..